Tık tık…

Felsefeci Simon Weil, hapishanede bitişik hücrelerde kalan ve uzun zaman içinde duvara tık tık vurarak konuşmayı öğrenen iki mahkumun öyküsünü anlatır, “onları ayıran duvar aynı zamanda iletişim kurma araçlarıdır,” diye yazar. “her ayrılık bir bağlantıdır.”

Pencereye gelen kuşun, aç olduğumu anla ve bana ekmek ver diye camı tıklatması

Saklanmaktan korkan bir çocuğa, içinde olduğu ahşap dolabın kapısını ara ara ben burada ve yanındayım manasında tıklatarak, bulunduğu yerde güvende olduğunu hatırlatmak

Bir bebeğin , ben burdayım, beni gör ve benimle bağ kur diye annesinin göbeğine tık tık tekmeler atması

Yaşam boyu, başka başka tık’latırız diğerleri ile aramızdaki duvarları ama hepsinin özünde ufacık bir bağlantı kurma çabası vardır.

Canterbury’de, sabah güneşinin gözüme girdiği bir cafede

“Tık tık…” üzerine bir yorum

Yorum yapın