Bugün evde otururken, sıfatlar hakkında düşündüm. Sıfat kullanmayı severim, yazdığımı detaylandırmak için, mümkünse arka arkaya üç tane kullanırım. ‘Soğuk, karanlık ve sıkıcı bir yaz günü’ gibi.
Ancak düşündükçe, bir nesneyi -ya da örneğin bir tuhaflığı- hiç sıfat kullanmadan tarif edebilmenin, çok daha zenginleştirici bir düşünme biçmi olduğuna karar verdim. Yani ‘eğri burunlu adam‘ demektense, ‘çorba kepçesinin ucu yarıdan kırılmış da suratında yamuk yapıştırılmış gibi duran adam’ dediğin zaman, sanki daha iyi bir hikaye anlatıcısı oluyorsun da diğeri kolaycılığa kaçmakmış gibi.
Sıfatları yeterince düşündüm, iyisi mi ben biraz da, hal ve tavır ifade eden durum zarflarına zaman harcayayım. Kafam boş durmasın.
