* ya da bir yaş daha yaşlanırken
Ömer doğum günüm için Londra’da yapmayı sevdiğim her şeyi içeren ve tüm güne yayılan sürpriz bir plan hazırlamış.
İlk mesaj abimle Aşkım ablamdan sonra annemle babamdan aglatan iki mesaj…Sonrası ardı ardına telefonuma düşen kutlama mesajları.
Telefon, mesaj trafiği ve güzel bir kahvaltı ile başlayan günün, en tatlı sürprizi ise Valdişko’dan. İkimizi birbirimize sarılırken çizdiği bu kart, hiç şüphesiz dünyanın en güzel doğum günü kartı. Kendi kazağındaki minik zürafadan, benim gözlüklerime kadar işlediği incecik ayrıntıların yanı sıra, kartın en önemli özelliği gelecekten geliyor olması. Sanki 10 yıl sonrasına ışınlanmış da, ikimizin şıkır şıkır süslenip kız kıza cin tonik içmeye gidişimizi resmetmiş tatlı Valdişko :)
Ben gelmeyeceğini bile bile Ege’den bir ses bekliyorum. Lena’nın yolladığı videoda, Jakob bile, bildiği tek ingilizce şarkı ile günümü kutluyor çünkü. Ege’den ses cikmiyor. Olsun, var ol oğlum, ben senden her halinle razıyım.
Greenwich’den Design District’e ordan Tate Britain’a uzayan günümüz, Soho’da, bir bar taburesi üstünde sonlandığında, vücudumuz yorgunluk sinyalleri vermeye başlıyor. Haliyle yaşlandık, kolay değil :) Bakiyorum, sırtımın ağrısı müziği dinlememe izin vermiyor,
“ Önce kendi tabureni benimki ile hizala, sonra da sırtını bana yasla” diyorum Ömer’e.“Birbirimize yaslanırsak, fazla yorulmadan sonuna kadar dayanırız”
Bu yaşın özeti de böylece çıkmış oluyor ortaya.