2020’den tek şey öğrendim: Her şey biter, her şey geçer.
Sen de bunu bil.
Bitişlerin, bırakmaların, kayıpların yılında sen, bu yılın attığı okkalı golü yeterince dirençle karsılayamadın. Meğer son birkaç sene üstüne fırlatılan sert topları yumuşata yumuşata, göğsünü epeyice hırpalamışsın. Bir fiske ile yıkılıverdin.
Olsun, şimdi biraz doğrul, üstünü başını silkele. En kötü dediğin bu zamanda, yıllardır içini delen büyük bir dertten kurtulmadın mı? En yakin arkadaşın, hem de üç kere, ameliyattan saglıkla kalkmadı mı? En sancılı günlerin, en bunaldığın gecelerin sonu sabaha donmedi mi?
Yeni baslayani bitislere tercih edenler var. Sen bitenin, sonlananın özgürleştirici yanını almayı seç.
‘Bırakmak’ diyince tüyleri diken diken olan var. Senin icin bırakma cesareti ve bırakılmayi göğüsleme becerisi, bildik şeylere yapışıp kalma halinden çok daha üstün olsun.
2020 neredeyse bitti. Benim yeni gelenden medet ummaya değil, şimdiye kadar öğrendiklerimi sindirmeye ihtiyacım var. Sen de yap.
Her gece, bir gün daha hayatta kalabildiğimiz, sabahında ise yeni güne nefes alarak uyanabildigimiz için (çocuğum ve ailem adına da) mutlu olmaya çabalıyorum. Sen de çabala.
2021’de hayata tutunmak icin daha fazla sebep bulabilmek umuduyla.
*Bu sene uzaktan gelen tek yılbaşı kartım var. O da Kumru’dan
29 Aralık 2019, Londra
