Cumbasının penceresine bir saksı lavanta koyduğum o şirin ev

“Nefes almak gibi bir şey çünkü yola çıkmak. Kendinin olduğu, kendinin biçimlendiği yerden çıkıp yeni biçimlere doğru seyre geçmek. Muhtemelen gidemeyenler, gitmeyenler, gidenlere bakarak kalanlardır “Nereye gidersen git kendini götürürsün” sözünü tekrar edenler. Kavafis’in “Başka bir şehir yok” diyen şiirini yineleyenler muhtemelen başka bir şehir bulmaya o ya da bu biçimde imkanı olmayanlardır. Oysa hiçbir …

Sekiz

1. Gün Sevgili Oktay, Sabah seni fark ettiğimde çok mutlu oldum. Yeni evimizin ilk konuğu olduğun için ve kendine en sevdiğim manzaralı pencereyi seçtiğin için daha da mutlu oldum. Gün boyunca, pencere önü yerleşmeciliğin yanında pek çok benzer özelliğimiz olduğunu düşündüm. İkimiz de olduğumuz yerden hep daha ileriye, yükseğe gitmek istiyoruz, gözümüze kestirdiğimizde de o …

En iyisi pencere

“… I love a window.The whole of life already framed, right there!” Maudie Bu yazıyı yıllar sonra kavuştuğum “pencere önü” yazı masamdan yazıyorum. Her gün burada çalışıyor, maillerimi yanıtlıyor, defterime notlar alıyorum. İşin aslı, pencerenin önüne yerleştirdiğimiz, yıllardır hayalini kurduğum 1950’lerden kalma bir yazı masası değil, rahat oturmayı olanaksız kılan ayak tasarımı ve yuvarlak formu …

Alışmak

Saclarimin dalgasına alisiyorum burada, musluktan akan suyu icmeye, her gün postacının getirdiği zarfa, çöp günü Çarşambalara, köşeyi dönünce karşıma çıkan uçsuz bucaksız yeşile. Sabahları kuş sesi duyduğumda, en çok Kadıköy’deki kuşlar aklıma geliyor. Onca insana, toz toprağa, gürültüye pabuç bırakmadan, boyun eğmeden ille de öten kuşlara, bir de büyüyüp büyüyüp tam göğe ulaşacakken uzanıp da …

Bugün Aklımdan Geçenler

İnsanları neden boyu, saç rengi, kilosu ile tasvir ediyoruz, bir başkasına tanıtırken neden sadece onun mesleğinden, mevkinden bahsediyoruz? Mesela “Koca çınarların gölgesinde ama kendi başına yetişmiş bir kestane ağacı gibidir” ya da “En ufak rüzgârda çiçeklerini döküveren kırılgan erik ağacıdır” desek. “Sessiz ve incecik bir çisenti bırakan gri dev bir yağmur bulutudur, konuştukça yağış da …

Gece ve Salon Dolabı Hayvanlarının Düşündürdükleri

Bu fotoğrafları, geçende dolabı toplarken çektim. Sol baştaki at Işıl’a hediye gidecekti bir yılbaşında, poşeti düşürdüm, arka ayağı kırıldı. İnek, tek boynuzu ile barışık, son dönemin modası “kusurları sevmek ” akımının baş temsilcisi gibi havalı dursa da, özensiz bir konuk elini çarptı, onun da iki ayağı kırık. Attan ödünç aldığı ayağı kullanıyor. Koyun sağlam…Ama o …

Yeni Bir Yıla Hazırlanırken

Büyüdük mü neden bilmem ama sevinçle yenisini beklediğimiz yıl sonları, bende bir süredir yerini “şu yıl bir an önce bitse” duygusuna bıraktı. 2016 yılı da beklediğimden daha sıkı bir performansla yaşadığımız en ağır yıl olarak “bitse de gitsek” yılları arasına yerleşti. Yıl biterken, benim gibi her geceyi, o gün olanlardan başlayıp haftayı, ayı, yılı ve …

Görünmeyeni Seçenler ya da Dönüşü Muhteşem Olacaklara

Tek başına “hikayenin” varlığı bile kahramanı güzelleştirmeye yeter bi’ şeyken, kendi yazdığınız hikayede yahut başkalarının hikayelerinde baş kahraman olmak çok güzel. Sosyal medya sağ olsun, neredeyse her gün başka bir kahramanlık duyar olduk; burayı fethetmeler, oradan başarı ile dönmeler, şurada çok sevilmeler. Bir de görünmez kahramanlar var oysa, zaman zaman, kendi rızasıyla ya da zorunda …

Beklerken

Eski bir arkadaşım ‘yaratıcılık için öncelikle tok bir karin gerek’ derdi. Yasam boyu açlık sınırında-fakirlik içinde kıvranan buyuk sanatçıları düşününce, önermesinin pek doğru olduğu söylenemez. Ama yine de kendi lügatında ‘tok karnın’ rahat bir kafaya karşılık geldiğini varsayarak, söyleminde ufak bir haklılık payı olduğunu kabul edebiliriz sanırım. Neyse ki yaratıcılık hakkında çok daha derin ve …

Az

I. “Bana az vermeyi öğretmemişler ki. “Yok” kavramını iyi bilirim de, varken vermemek hiç anlatılmadı. Sevmemeyi (hatta nefret etmeyi) anladığımda epey küçüktüm, ama az sevmeyi bilmem, bilemem. Çocukluğuma dair en erken hatırlayabildiğim hikaye, çok sevdiğim minik bir arı üzerinedir mesela. Ufacıktım, camdan bir arı girmişti, ben onu çok sevmiştim, daha da çok sevebilmek için arıyı yakalamaya karar verdim, avucumun içine alıp onu sevgiyle …